Protestoss

Medya olarak internet çok komik objelerin uçtuğu bir mekan. Geçen gün bu medyayı kullanarak bir arkadaşım çok sevdiği bir karikatürü bana mailledi. Aslında karikatür denilmesine rağmen “”hiç de komik değildi.”” Bunu tabii ona söyleyemedim. Hepiniz merak ettiniz şimdi değil mi? Karikatür de bir çocuk elinde küçük bir tüy testere, koca koca ağaçları yıkmış. Ağaçların üzerinde yahoo, amazon filan yazıyor. İşte böyle fiziksel sistemler ne kadar kuvetli olursa olsun web de genç bir çocuk elindeki modası geçmiş bir bilgisayarla bütün bu sistemleri yok edebilir. Bu aslında beklenmesi gereken bir olaydır. Yanlış anlamayın bu benim, bu tip faaliyetleri desteklediğim anlamına gelmesin. Zarar vermek, hele hele büyük kütlelere zarar vermek kabul edilebilir hareketler değildir.
En son geçen gün ÖSS sınavından bir önceki gece, ortalık birbirine girdi. Nedeni bir web sayfasıydı. Bu sayfada, ÖSS sorularının internet üzerinden formu dolduran herkese ulaştıracağı yolunda bir yazı vardı. Belli ki bu işi çok genç çocuklar tezgahlamışlardı. Arkadaşlarının düştükleri duruma belki de gülüyorlardı. İşin bu kısmı aslında çok üzücü. . Aslında ne yalan söyleyeyim yetkililerin bir tip bir durum karşısında bu kadar aciz kalması çok hoşuma gitti. Yıllardır bakın yeni bir jenerasyon gümbür gümbür geliyor diyordum. Artık geldi hadi bakalım uğraşın. Peki iktidar şu an sizin elinizde ya bu gücü de kaybettiğinizde ne olacak? Bence en kısa zamanda bu yasaklayıcı, muhafazakar tavırlarınızı bırakında şu teknolojinin getirdiklerini öğrenip mantığına alışmaya başlayın yoksa kocaman bir çınar gibi devrilirsiniz.
Lakin, bu birkaç gencin information war, bunun çalışma sistemi ve ne etkin bir silah olduğu konusunda bilgileri yoktu. Eğer yakalanırlarsa kamu kaynaklarını kötü amaçlarla kullanmak yüzünden hüküm giyeceklerini de muhtemelen bilmiyorlar. Ama ne mutlu ki bu gençleri siz internet yöntemleri ile hiçbir zaman yakalayamayacaksınız. Neden mi? Çünkü yapılandırmayı bu tip bir deşifeye yönelik değil yasaklamaya yönelik kurmaya çalıştınız. Halbuki sistemi o kadar net kurup bu insanları o kadar kolay yakalayabilirdiniz ki!
Lakin kimsenin işini doğru dürüst yapmadığı bir ülkede bu konuda bilgiyi kimden alacaktınız. İnternet Üst Kurulundan mı? Hayır, onlar şu an bir vakıf kurmayla uğraşıyorlar. Neden mi? Üst Kurulların elinden para geçmiyor, parayla oynayamıyorlarmış. İnternet Üst Kurulundan bu bilgiyi alamazsınız neden mi? Çünkü bu kurul Özgit hocaya kızgın olduğu için domain işini kontrol etmeye karar verdi. Peki biz yıllardır şu domain işini yanlış yapıyoruz dediğimizde bu insanlar neredeydi? O zaman iyi dostlardı.
O şartlarda olsaydı belki hiçbirimiz bu konuyu dikkate almayacaktık. Aslında bu yazıya ilk başladığımda da amacım bu tip bir durumda sistemin kendini koruyup, sorumluların ortaya çıkması için nasıl bir yapılanma içine girmesi gerektiğini yazmaktı. Ama bu yetkililere dert olmuyorsa niye ben kendi jenerasyonumun silahını sabote edeyim.Eğer merak eden varsa bu teknolojiyi araştırsın bulsun, bulamıyorsa bir bilene sorsun.
NETleşmek üzere…
Medya olarak internet çok komik objelerin uçtuğu bir mekan. Geçen gün bu medyayı kullanarak bir arkadaşım çok sevdiği bir karikatürü bana mailledi. Aslında karikatür denilmesine rağmen “”hiç de komik değildi.”” Bunu tabii ona söyleyemedim. Hepiniz merak ettiniz şimdi değil mi? Karikatür de bir çocuk elinde küçük bir tüy testere, koca koca ağaçları yıkmış. Ağaçların üzerinde yahoo, amazon filan yazıyor. İşte böyle fiziksel sistemler ne kadar kuvetli olursa olsun web de genç bir çocuk elindeki modası geçmiş bir bilgisayarla bütün bu sistemleri yok edebilir. Bu aslında beklenmesi gereken bir olaydır. Yanlış anlamayın bu benim, bu tip faaliyetleri desteklediğim anlamına gelmesin. Zarar vermek, hele hele büyük kütlelere zarar vermek kabul edilebilir hareketler değildir.
En son geçen gün ÖSS sınavından bir önceki gece, ortalık birbirine girdi. Nedeni bir web sayfasıydı. Bu sayfada, ÖSS sorularının internet üzerinden formu dolduran herkese ulaştıracağı yolunda bir yazı vardı. Belli ki bu işi çok genç çocuklar tezgahlamışlardı. Arkadaşlarının düştükleri duruma belki de gülüyorlardı. İşin bu kısmı aslında çok üzücü. . Aslında ne yalan söyleyeyim yetkililerin bir tip bir durum karşısında bu kadar aciz kalması çok hoşuma gitti. Yıllardır bakın yeni bir jenerasyon gümbür gümbür geliyor diyordum. Artık geldi hadi bakalım uğraşın. Peki iktidar şu an sizin elinizde ya bu gücü de kaybettiğinizde ne olacak? Bence en kısa zamanda bu yasaklayıcı, muhafazakar tavırlarınızı bırakında şu teknolojinin getirdiklerini öğrenip mantığına alışmaya başlayın yoksa kocaman bir çınar gibi devrilirsiniz.
Lakin, bu birkaç gencin information war, bunun çalışma sistemi ve ne etkin bir silah olduğu konusunda bilgileri yoktu. Eğer yakalanırlarsa kamu kaynaklarını kötü amaçlarla kullanmak yüzünden hüküm giyeceklerini de muhtemelen bilmiyorlar. Ama ne mutlu ki bu gençleri siz internet yöntemleri ile hiçbir zaman yakalayamayacaksınız. Neden mi? Çünkü yapılandırmayı bu tip bir deşifeye yönelik değil yasaklamaya yönelik kurmaya çalıştınız. Halbuki sistemi o kadar net kurup bu insanları o kadar kolay yakalayabilirdiniz ki!
Lakin kimsenin işini doğru dürüst yapmadığı bir ülkede bu konuda bilgiyi kimden alacaktınız. İnternet Üst Kurulundan mı? Hayır, onlar şu an bir vakıf kurmayla uğraşıyorlar. Neden mi? Üst Kurulların elinden para geçmiyor, parayla oynayamıyorlarmış. İnternet Üst Kurulundan bu bilgiyi alamazsınız neden mi? Çünkü bu kurul Özgit hocaya kızgın olduğu için domain işini kontrol etmeye karar verdi. Peki biz yıllardır şu domain işini yanlış yapıyoruz dediğimizde bu insanlar neredeydi? O zaman iyi dostlardı.
O şartlarda olsaydı belki hiçbirimiz bu konuyu dikkate almayacaktık. Aslında bu yazıya ilk başladığımda da amacım bu tip bir durumda sistemin kendini koruyup, sorumluların ortaya çıkması için nasıl bir yapılanma içine girmesi gerektiğini yazmaktı. Ama bu yetkililere dert olmuyorsa niye ben kendi jenerasyonumun silahını sabote edeyim.Eğer merak eden varsa bu teknolojiyi araştırsın bulsun, bulamıyorsa bir bilene sorsun.
NETleşmek üzere…

_yazısız_

… Ve aşklar tükendi.
İnsanın sevmekten nefret etmesini daha güzel anlatabilecek bir başka 3 kelime daha bu evrende bir araya gelmedi bence. Bu “”evrende”” betimlemesi belki size çok iddialı gelmiş olabilir, bilmiyorum. Kızılderili inanışlarına göre söylenen her söz, yapılan her iş uzayda sonsuza dek yankılanır. Bu nedenle kızılderilililer hiç yalan söylemezler. Yine bu nedenle kişilikleri berrak, sosyal ilişkileri güçlü, yaşama bağları kuvvetlidir. Toplumları berrak olduğu için bizonları, yaşamı ve aşkı tüketmezler. Kişilikleri tutarlı olduğundan, kimseye bilerek veya bilmeyerek zarar vermezler.
Kızılderili liderlerinden Seattle’ın Amerikan başkanına topraklarının parayla satın alınması konusunda yazdığı mektupta dediği gibi “”beyaz adam birgün kendi çöplüğünde boğulacaktır””. Seattle inanılmaz bir ileri görüş gösterip bize doğru yolu söylemişti. Bunu belki ileriye, belki geriye, belki de bizim daha bilmediğimiz bir yöne bakarak söylüyordu, kimbilir?
Belki de beyaz adamın aşklarını bile tüketecek kadar ileri gidebileceğini tahmin bile edememişti. Belki de uçsuz ovalarda bizon avlayarak yaşamaktan başka hiçbir hırsı bulunmayan, yaşlı bir adamın zırvalarından başka birşey değildi… Sonuçta öyle bir asra demir attık ki artık, söz uçar yazı kalır diyemiyoruz zira hem söz hem yazı uçup gidiyor. Yılları insanlara mesajlar vermek için harcadıktan sonra, değer verecek bir yakınımız olmadığını görüyoruz. O da uçup gidiyor…
Ben net jenerasyonunun bir ferdi olarak bu vatanı babamdan miras almadım bana çocuklarımdan ödünç kaldı diyemiyorum. Çünkü bana bunu düzeltme imkanı bile verilmiyor. Hergün etrafımızdan milyonlarca mesaj uçuyor. Bu mesajların arasında işe yarar olanlarını, bu kalabalıkta ayırt bile edemiyoruz. Mesajlar uçuyor, uzay boşluğunda yankılanıyor sonra yavaş yavaş yok olmaya doğru gidiyor.
Asrın paranoyasıdır, takip edilmek ve dinlenmek. Ben artık dinlendiğimize, inanmıyorum. Kimse bizi izlemiyor. Her geçen gün bir güzel fikrin, bir insancıl düşüncenin, bir ilerici teknolojinin ayaklar altında yok oluşunu veya kötü amaçlar üzerine kullanışını hayret ve ümitsizlik içinde seyrediyorum.
Bizim için üzgünüm. Aşkları bile yitiren bir jenerasyon olduğumuz için üzgünüm. Son bir ümit, var gücümle bağırıyorum.
“”ORADA KİMSE VAR MI?””

Günaydın Herkese

Bir haftayı daha geride bıraktık. Bu hafta içinde iki önemli gelişme oldu. İlki bilgisayar dergilerinin yeni “”öngörüleri”” olmak yolunda. RTÜK benzeri, bir denetleme yapısının interneti kontrol amaçlı da kurulacağı üzerine. Peki bunu yeni mi öğrendik? Eğer bahsedildiği gibi bir öngörüye sahip olsaydık bunu şu ana kadar çıkarabilmemiz gerekirdi. Internet üst kuruluna bir yıl önce giden bir önerge bu. Peki biz neden bunu dikkate almadık? Eğer dikkate aldıysak neden tepki göstermedik? Bir grup yazar bu konuda tepkilerini açığa koydular. Onları neden dikkate almadık? Neden tepki göstermiyoruz? Neden düşünmek istemiyoruz? Bu başımıza geldiğinde mi tepki göstereceğiz?
800’lü ve 900’lü hatlar her ülkede aynı şekilde formatlıdır. 800’lü hatlar parasız, 900’lü hatlar özel ücrete tabiidir. Bu ülke 800’lü hatların paralı olduğu tek ülke olarak Türk’ün gücünü bütün dünyaya göstermiştir.
Geçen haftalarda internet üzerine denetlemenin geleceğini söylediğimde çok fazla “”feedback”” aldım. Tıpkı daha önce ODTÜ’nün domain ismi dağıtımındaki politikası konusunda yazdığım yazıdan sonra gerekli kuruluşların ODTÜ’nün de üzerine yeni bir denetleme getirdiği gibi.
Geçen gün Haluk Şahin (Türkiye’nin en saygın haber müdürlerinden biridir) bir toplantıda bizim toplumumuz teftiş toplumudur, teftiş edilmedikçe toparlanmaz dediği gibi. Peki bu nereye kadar gidecek, her icraat mevkisinin üzerinde en aç 3 yada 4 katman teftiş ve denetleme grubu var. Bu nereye kadar gidecek ?Rusyanın çöküşünün sebebi nedir?
Gündem konusunda oldukça dinamik yapısı ile dikkat çeken canım ülkem geçen haftayı sadece bu konuyla bitirmedi. Hangi dergiyi, hangi gazeteyi açsanız TT’nin 145 ve 146 servislerinden bahsediyordu. Bu servislerin ucuzlukları bütün köşe-muhabirlerimizin dikkatini çekmişti. Sağolsun geçen hafta içinde birçok insandan da bu konudan bahsetmedişim için yergiler aldım. Gelin hep beraber çok zor olmayan bir hesap yapalım. Bir 146’lı hattı aradığımızda 90 sn. bir kontür atar (indirim saatleri hariç). Bu da şu anki hesapla 15.000 TL’dir. Aynı zaman için 822’li bir hat arandığında ise 360 sn’de bir kontür atar. 822’li bir hattı aramak için baştan 20 dolar civarında bir parayı harcayıp, bir ISS’ye abone olmak gerekir. Bu durumda 146’lı hat 0’dan başlamasına rağmen, trendi oldukça yüksektir. Dolayısıyla bir süre sonra bu doğrular çakışır ve 822’li hat doğrusu 146 doğrusunun altına geçer. Çakışma noktası ise zaman-para grafiğinde, Z dakika için;
20×500000+Zx3750=Zx10000 dir. Burada Z 1600 dakika ve 27 saate denk gelmektedir ki bu bence ortalama bir internet kullanıcısının bir ayda kullanacağından çok daha az bir süredir. Yavaşlık ve ayar sıkıntılarını aşsak bile 146’lı hatlar oldukça pahalıdır.
Umarım bir gün bu matrix’ten uyanırız ve bize günaydın diyecek birileri hala olur…
Netleşmek üzere….

Ferahlatan düşünceler

Koskoca iki hafta geçti… Biraz tatil yapmaya çalıştım.Ama ne tatil!!! Elimde laptop (müştemiatıyla birlikte bayağı ağırmış) , tatil yörelerinde biraz gezdim. Aslında hoş oluyor bu geziler. Yazılarımı daha önce okuyanlar bilirler, geçen aylarda Ankara, İzmir, Konya derken bu ay da internet hakkında insanları bilgilendimek adına Antalya’ya gittik. Daha önce de bahsetmiştim, bu faaliyetler Türkiye’nin belki de en geniş sanal organizasyonu sitebuilders bünyesi altında yapılıyor…
Neyse ki bu sefer hepimiz hazırlıklıydık, tişört ve şortlarımızla ferah ferah anlattık, web tasarımını, interneti.. Hala sorular gelmeye devam ediyor…Antalya’daki dostlarımıza teşekkür ederim.. Tabii sitebuilders adına..
Biz iki kafadar (birisi ben, birisi iki canavar babası Cavit Önen), ver elini Kaş’a. Kendisine web sitesi yaptırmak isteyen motel sahibi bir dostumuza yardımcı olmak için gittik oralara. Gerçekten çok sakin ve hoş bir tatil beldemiz Kaş. Tavsiye ederiz.. Bu arada motellerden devamlı mailler alıyorum, resimler, fiyat listeleri yolluyorlar. Internet üzerinden bu tip bir pazarlama gerçekten çok hoş.. Hem herkesi haberdar ediyorlar hem de bizim açımızdan tatil anında nereye gitsek endişesini azaltıyorlar.
Daha sonra Marmaris’e geçtim. Aslında turizm açısından Marmaris Turunç bu sene bayağı dolu. Yalnız koca beldede internete bağlanılacak tek bir bilgisayar olması beni biraz üzdü aslında. Bu tip yörelerde yabancı turist sayısını arttırmak için yapılacak en başarılı faaliyet internet café’lerin sayılarını arttırmak gibi geliyor bana. Gördüğüm kadarıyla gelen turistler, arkada bıraktıkaları dostları ile internet üzerinden haberleşmeyi tercih ediyorlar.
Dilerim turizm ile uğraşan şirketler interneti ciddiye alırlar. Hatırlarsınız daha önceleri İzmir Çeşme’de sırf internette tanıştığı arkadaşlarını ağırlamak için pansiyon açan bir bakkalın hikayesini anlatmıştım… Gerçek bir inanç ve başarı öyküsü idi.
Başarıdan bahsedilince, Turkcell’in NY borsasındaki başarısını umarım izliyorsunuzdur. İletişim lisansları devletten ilk alındığında gerçekten pahalı idi. Ama işte bir inancın yapabileceklerini ortada . Görebilmek hoş oluyor. Amerika’da bile insanlara şapka çıkartan hiselerden bahsediyoruz.. Herhalde “”iletişimin yeni dünyada ne kadar yaşamsal”” olduğunu anlamak için güzel bir örnek. Umarım hepimiz iletişime bu özeni göstermeye devam ederiz.
İki haftadır, hazırladığım bir dosya konusu yayınlandığı için size 5K yarışması hakkında bilgi veremedim. Yarışmanın zor olduğu yönünde çok fazla mesaj aldığım için 5K’yı 25K ya çıkarma kararı aldım. Yine bana mail ile yollayabilirsiniz. Yine iki hafta süreniz var ve kazanan bir adet 15″” Nec monitör alacak. Şu ana kadar bu yarışmaya web sayfası gönderen arkadaşlarım üzülmesin onların yaptıkları da bu yarışmaya biraz avantajlı olarak girecek. Biliyorum havalar sıcak ama hepinizden çok güzel ve yaratıcı fikirler çıkacağından eminim. Artik fareyi değil klavyeyi kullanalım biraz beyler, bayanlar.
NETleşmek üzere.

Reklamlar

Yine malum şirketler yine yeni ve yeniden reklam yapıyorlar. Bir tanesi internetten banka olmaz diye internet bankasının reklamını yaparken kimse rahatsız olmazken, bir diğeri “”vat iz dis”” dedi diye yayından kaldırıldı. İşin komik tarafı bu reklamı yapan şirket öyle ufak tefek bir reklam ajansı değil. Dünyaca ünlü bir kuruluş Türkiye’de şaşırdı. Zaten ben de bu reklama kutsal öğrencileri aptal yerine koyduğu için çok karşıydım. Gerçi bu aralar da ev hanımları ve anneler saf duygularının alay konusu yapılmasından dolayı bilimum banka ve aracı kurum reklamını şikayet edecekmiş.
Çağımız malum imaj çağı bu nedenle en çok dikkat çeken bu olmaya başladı. Bazıları yaptıkları küçücük işi sanki dünyanın en büyük işiymiş gibi anlatıyor. Bazıları da çok güzel işler gerçekleştirip bunu yeteri kadar duyuramıyor.
TEB bankasının web sayfasına bakmanızı tavsiye ederim. PlusTasarım gerçekten güzel iş çıkarmış. Tek korkum update edilmemesi. Gerek tasarım gerekse genel içerik açısından gerçek bir portal. Hem de öyle ben portal yaptım diye bağırmıyorlar. İçerik hem düzeyli hem de güzel tabii yine de bir editör ihtiyacı kendini belli ediyor, ama bu ufak bir sorun. PlusTasarım’ı güzel tasarımı ve başarılı işinden dolayı tebrik ediyorum. Tabii internet işini gerçek anlamda iyi bilen birilerine bıraktığı için de TEB Bankasını ayrıca tebrik ediyorum.
İnternet üzerinden finans bilgileri iletmek bu aralar çok moda. Bunun için aracı kurumlar ve basın ayrı yollardan sonuca ulaşmaya çalışıyor. Finans Invest’in web sitesine bakmanızı tavsiye ediyorum. Önceleri bir bağlantı problemleri vardı, onu da ISS’lerini değiştirerek aştılar. Gerçekten doğru bir karardı. Web siteleri ise tasarım açısından mükemmel olmasa bile altyapısı ve database kullanımı açısından oldukça başarılı. En azından apletlerin üzerine bastığınızda copyright hakkı çıkmıyor. Eğer biraz sörf yapıyorsanız hangi gazetemizin web sitesinden bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Geçen gün telefon şirketimden faturamla birlikte, plastik lacivert bir poşete konulmuş bir bülten geldi. Genelde büyük bir hırsla poşeti yırtardım ama bu sefer nedense bir inceleyeyim dedim. Koca iletişim şirketinin bastırdığı poşetlerin üzerinde e-mail: yazısının yanında web adresini görmek beni çok üzdü. Bir iletişim şirketi web adresi ile e-mail adresini karıştırıyorsa ne demek gerekir bilemiyorum. Geçen haftalarda interconnection anlaşması ile ilgili sorular sorduğumda cevap vermeleri birkaç hafta aldı. Her nekadar PR şirketi devamlı arasa da bizim için önemli olan bilgiye ulaşabilmekti. Ulaşamadım. Çünkü her bilgi istediğimde broşür üzerindeki bilgilerden fazlasını alamadım. Yapılan interconnection anlaşması iki tarafı da aynı ölçüde bağlamasına rağmen biizm ekabir telefon şirketimiz hala gerekli uygulamaları bitiremedi. Karşı tarafın aboneleri bize sms üzerine sms atarken biz bir karşılık bile veremiyoruz.
Web üzerinden kısa mesaj atmanın yolunu açtılar ama o sayfaları biraz daha hafif yapsalar kolayca ulaşsak olmaz mı? İhtiyacımız olan hizmete ne zaman ulaşacağız merak ediyorum.
NETLEŞMEK üzere.

InterNet öldü yaşasın internet

Bir bilişim bir de Ankara tecrübesi geçirdim bu hafta. Her nekadar İstanbul gelişimin şehri de olsa insanın arada sırada bir Ankara gezisi yapması gerekiyor. Bu Türkiye’nin vizyonunu devletin, milletin, meclisin ve askerin gündemini görmede oldukça önemli bir yer tutuyor. Meclis bıraktığımız gibi, insanlar geliyor, insanlar geçiyor. Bir süre önce bilişim konuşuldu Meclis’te. Konuşuldu konuşulmasına ama biz artık konuşulanlardan çok olacakları bekliyoruz. Beni en çok etkiliyen sözde sektörün temsilcisi olmak için meclis’e giren ve bunun için her türlü desteği isteyen milletvekillerimizin şu ana kadar her hangi birşeyin altına imzalarını atmamalarıydı. Gerçi şu an bütçe görüşmelerini seyrediyorum ve görüyorum ki bütün milletvekillerimiz bilişimin ve iletişimin önemini kabul etmişler. Tek üzüldüğüm nokta bilişimin milletvekili olmak için kullanılması.
Türkiye yeni bir binyıla girerken aynı zamanda yeni bir coğrafyanın da parçası oluyor. Her ne kadar Türk “”medyası”” ilk anda kokoreç tüketiminin AB konusunda bize sıkıntı yaratacağını söylese de, bu bilişimden para birimimize hatta bayrağımıza ve kullanılış şekillerine kadar herşeyi etkileyecek. Merak ediyorum bunu kaç aydınımız göz önüne alıyor. TL yerine AB para biriminin kullanılmasını halkımız nasıl karşılayacak veya buna ne kadar alışabilecek?
Her nekadar bu sorunlarımızı dile getirsem de aslında hepimizi rahatlatacak bazı gelişmelerin de olduğunu Ankara’dan döneceğim gece öğrendim ve çok sevindim. Belli bir olgunluğa ulaşmadan bu gelişmelerden bahsetmek istemiyorum. Ama Türkiye’nin doğru bir yola girdiğini düşünüyorum. Özellikle bilişim sektörü konusunda bundan eminim birkaç yıl önce yapılan hatalar şimdi düzeltilmeye başladı. Tek korkum bu hataların yapılmasına neden olan danışman ve “”yetkililerin”” şu anda da etkin olmaları. Ama artık devletimiz, askerimiz ve milletimiz neye nekadar güvenmeleri gerektiğini anladı. Bu mutluluk verici bir gelişme.
Ankara seyahatimin en can alıcı noktası ise internetin artık özel birşey olmadığı fikrine ulaşmamdı. İstanbul’da bilişimde gencinden yaşlısına binlerce insan, İstanbul’da yaşayan bizlerin arabalarıyla gitmeye bile üşendiğimiz yerlerine koşarak gidiyordu. Ankara’da ise o ana kadar bilgisayarla hiçbir ilişkisi olmayan bürokrat ve etkin kişinin konu bilişim olunca kulak kesilmesi yeni milenyumun internet üzerinde yaşanacağının en güzel göstergesiydi. Ben yeni dünyanın başlangıcı olacak 1 Ocak tarihini eskilerin baharın gelişini müşdeleyen cemrenin düşmesi olayına benzetiyorum. Cumartesi günü geçirdiğim deneyim, internet düşen cemreden sonra, şimdi de Holywood’a cemrenin düştüğünü gösteriyor. Bu şekilde devam ederse 10 gün sonra hepimizin umut ettiği ama bu kadar kısa zamanda olmasını öngöremediği yeni bir dünyaya uyanacağız.
Bu dünya aydınların daha az acı çektiği daha umut dolu, daha net bir dünya olacak.
NETleşmek üzere….

İnternet Pazarlama Stratejilerini de değiştirdi.

Türkiye’de yeni yeni internet konuşulmaya başlandığı yıllar. Windows 95 diye bişey çıkmış, beta’lari hepimizin elinde fakat kurup kurmamakta oldukça karasızız. Radikal bir değişim sonuçta. Radikal bir başka değişim daha bize farkettirmeden hayatımıza giriyor. O zamana kadar hepimizin tek hayali Compuserve “”dünyanın en hızlı bilgi kaynağı”” fakat bir taraftan da internet üzerinden e-mail yollama fikri hepimizi esir almış durumda. Bütün BBS’ler bu gateway’i birşekilde oluşturmaya çalışıyor. O zamanların en büyük software programcısı Bill’den haber geliyor.
– Bilgisayarlarınızdaki işletim sistemi nerede çalışıyor?
– CPU da?!?!
– Videonuzda ne var?
– Küçük çaplı bir CPU?
– O zaman neden videonuzda windows 95 çalışmasın?
Ağzımız açık dinliyoruz. Bir hayal, çok ileri bir görüş. Bu kadar ileriyi gören bir patron, nasıl oldu bilinmez çok sevdiğim bir arkadaşımın deyişiyle “”teknik bir hata”” yapıyor. Internet yerine, MSN’i ön plana çıkarıyor. Neyseki hatasını kısa zamanda anladı ve düzeltti. Peki büyük patron başka ne düşünüyor. Interaktif televizyon. Hayal ötesi bile diyebiliriz. Çünkü konsept şu; Televizyonunuz var. Program listesi önünüze geliyor. Menü gibi yanında fiyatları yazıyor. Seçtiğiniz programları seyrediyorsunuz, seyrettikçe kredi kartı ekstreniz şişiyor. Fakat oturduğunuz yerden para kazanmanın da bir yolu var. Reklamlar’da belli bir sıra ile karşınıza geliyor. Ne kadar çok reklam seyredeseniz ekstrenizde o kadar çok indirim görüyorsunuz. Tabi sizi duyar gibiyim. Açarım reklamı sabahtan çıkarım evden gelinceye kadar çalışır. Amerikalı Türk’ün kıvrak zekasıyla şimdiye kadar ki karşılaşmalarında hiç büyük zarara uğramadı. Ama e-commerce toplam cirosundaki 6 milyon dolarlık açık herhalde büyük bir oranla bize aittir. Tabii ki en yaygın müşteri kitlesine sahip bir işletim sistemin büyük patronu bunu da düşünmüş. Gözler yalan söylemez diyor ve gözlerin ekrana bakışını kontrol ederim diyor. Bunun bir benzerini Bill bize bir prezantasyon sırasında eliyle ekranın üzerindeki dünya görüntüsünü halk ağzıyla “”drag and drop”” ederek göstermişti. Bunlar neyi gösteriyor;
1. Imagination is more important than knowledge: Hayatını salt bilginin üzerine kurmuş birinin bu ihtiyacını hayal etmek mümkün değil, ama Einstein hayatının son dönemlerinde belkide en üretken olduğu çocukluk yıllarını hatırlayarak bu serzenişte bulunmuş. Belki bir bilim adamı olması mümkün değil ama Bill de herhalde hayal gücünün en çok kullanılması gerektiğini düşünen insanlardan biridir.
2. Radikal kararlar, radikal değişikliklere gebedir. Internet bu değişikliklerin en büüyğüdür. Yaşamımızın büyük bir kısmını sanal bir platform’a taşımakla kalmadı, kapitalizm, anarşizm, demokrasi, kaos kavramlarına da değişik bir yön getirdi.
Bunlardan daha büyük ve kısa vadede daha gözle görülür değişim ise., Pazarlama stratejileri ve bun bağlı bütün uygulamalarda gerçekleşti.

Reklam;

Eğer ciddi bir nefret duymanızı gerektirecek bir durumunuz yoksa, reklam bu çagın en ilginç konseptlerinden biridir. 10 yıl önce reklam bir lüks olarak görülürken şimdilerde yaşadığımız her ortamda üründen daha önemli bir hal aldı. İmaj, promosyon ve benzeri kavramlarda bununla birlikte oldukça gelişti. Arasından internet geldi ve bir kahramanımızın dediği gibi mertlik bozuldu. Önce promosyon reklamı geçer oldu, sonra klasik reklam anlayışından farklı olarak reklamların bir reklamlar klasöründe toplanmaması internetin doğal yapısı içinde eritilmiş bir gelişmedir. Ürünün, reklamın önüne geçmesi ve interaktif reklam anlayışı da internetin kısıtlamaları ortadan kaldırmasıyla birlikte var oldu.

Geleceğin pazarlama stratejileri;

İnternet bedava olan bir ürünün, parayla satılan bir üründen daha çok para kazandırdığını en rahat gördüğümüz yerlerden biridir. Tabiiki Amerika’da bazı altın arayıcılarının arayıcılarının kazançları gibi “”first come first win”” psikolojisiyle karşı karşıyayız. Tahmin edersinziki bunu ilk farkedenler de diğerlerine göre daha fazla para kazandılar ve hatta kazanmaya devam ediyorlar. En güzel örneklerden biri Hotmail buna. Bedava bir ürün ilgi çekmek durumundadır. Peki 20.000.000 C+ sınıfı potansiyel alıcıya ulaşmak bir reklamcı için nasıl hayal edilemez ve muhteşem bir durumdur. Peki Hotmail ile bir banner anlaşması yaptığımızı düşünelim, 40.000.0000 kullanıcı sizin logonuzu görecek hatta bu kullanıcıların büyük bir çoğunluğu bunu muhtemelen anlaşma yürürlüğe girdikten en geç 24 saat sonra yapacak.
Elinizdeki gücün farkında mısınız?

Microsoft Türkiye bir yarışma yapıyor, telif hakları yarışması. Yarışmanın amacı
“”Microsoft Türkiye, “”kopya yazılım”” kullanımını ve ticaretini engellemek, “”orijinal yazılım”” kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla 1 Mart 1999 tarihinde başlattığı “”Orijinal Kampanya”” çerçevesinde yeni bir adım daha attı… Kampanyanın ikinci etabı, Internet üzerinde düzenlenen “”Telif Hakları Yarışması””. “”

Geçenlerde Kanada’dan gelen bir konuğumla kopya yazılımla orjinal yazılım arasındaki paradoksu konuşuyorduk. Windows 3.1 çıktığı zaman kullanıcıların %70’i programı orsan kullanıyorlardı. Bu kullanıcıların büyük bir kısmı şu anda windows 98 kullanıyor ve bunu o zaman lisansız kullandıkları windows 3.1 ‘e borçlular. Peki programcı hakkettiği yardımı nasıl alacak? Bir süredir yeni bir yapılanma için bir program arıyorum ve bu amaçla dünyanın hertarafındaki onlarca programcı ve şirketle konuştum. Çok ilginçtir, bu konuşmalar 1 haftadır sürmesine rağmen elimde birtane bile fiyat yok. Ben gayet ilkel bir yaklaşımla programı bana satın ve devamına karışmayın diyorum. Onlarsa birlikte yapalım, kazancı paylaşalım diyorlar. Programın bir ürün gibi satılması yerine işletecek gruplarla belli partnershipler oluşturmak, şu aralar yurtdışındaki en büyük trendlerden biri. Peki eğer dünyanın en çok kullanılan programlarını satıyorsanız bu tip bir partnership’i kiminle kuracaksınız. Tabiiki müşterilerinizle. Artık Bill izlediğin kadarını ödediğin televizyonla ilgilenmiyor ama kullandığın kadarını ödediğin programlarla ilgileniyor. Bu sayede telif haklarını gözetirken kullanıcıyı 1000$ boyutlarındaki paketlerden kurtarmış olacak. Pazarlama yönünden oldukça iyi bir buluş değil mi? Programın kontrolü üzerlerinde olduu için support, help desk eleman giderlerinin düşmesi de cabası.

Hiç düşündünüz mü, günde kaç kişi word programı kullanıyor. Peki bu wordlerden aynı anda geçecek bir banner kaç kişiye ulaşır? Bu insanların alım gücü nedir? Evet düşününce 100 dolarlık ufak bir modemle hergün girip çıktığımız ortamın gücünü görebiliyoruz. O kadar doğal ve o kadar güçlü ki hayatımızda yaptığı köklü değişiklikleri bile farkedemiyoruz.

Zengin olmak için hayal gücü gerekir. Başarılı olmak için de hayal gücü gerekir. Herhalde kimse yandaki resimdeki tıfıl oğlana iş kurması için para vermezdi. En azından ben vermezdim. Peki bu adam şu an dünyanın en zengin insanlarından biri desem ne hissederdiniz? ;-))